Üstüne Üstüne Gelen Kocaman Bir Teyze?

İstanbul’un sıkışık trafiğinde, ağzına kadar dolu insan taşıyan otobüsleri arasında teyzelerimize hiç dikkat ettimiz mi? Hani şu yıllar boyu otobüslerden hiç eksik olmayan teyzelerimiz? Ömrüm otobüslerde geçti… O otobüslerde şu cümleler hep kulağımda yankılanmıştır. “Gençlik ölmüş…”, “Genç değil bunlar isyankar!…”, “Bir de genç olacak şuna bak terbiyesiz…”

Gençlerin jeton düşmüştür… Benim gibi yaşını başını almış kırkına merdiven dayamış arkadaşlar da kavramıştır durumu…

Yok yok rahat olun, bugün gençlerin ihtiyarlara yer vermemesini değil, teyzelerimizin çevikliğini, otobüslerdeki maceralarımdan birini anlatacağım.

Her zamanki gibi E-5’den otobüse binmiş ve evin yolunu tutmuştum. Yağmurun yağması ile çile haline gelmiş İstanbul trafiği, iş çıkış saatinde kör düğüm olmamak için ağır, ağır ilerliyordu.

Tuzla yönüne giden otobüslerin hemen hemen hepsi benim otobüsümdür… Bugün 251 Pendik – Şişli hattını kaçırınca atlamıştım ik gelen 130A Kadıköy – Tuzla otobüsüne…

Otobüs her zamanki gibi ağzına kadar dolu ve Bostancı durağından sonra artık iç içe girmiş insanlarla ilerliyordu İstanbul’un trafiğınde…

O sırada bir teyze dikkatimi çekti…

“Ah be teyzem, otuz dakika önce veya otuz dakika sonra otobüse binsene…” içimden söylenmek aklıma geldi. Yahu belki çalışıyor o da senin gibi? Belki o da evine yetişmeye çalışıyor?

Neyse, teyze Bostancı’dan ağzına kadar tıkalı otobüse orta kapıdan bir dalış yapmıştı. Öyle bir dalış ki, sanki otobüsün içerisinde ilerleyeceği ikişer santimlik boş alanları bir mühendis edası ile hesaplamıştı. Her zamanki gibi ağzımızı açıkta bırakacak bir kıvraklıkla teyzemiz; daha önceden planladığı, orta kapının az ilerisindeki tekli koltukların arasında kalan, 10×10 cm’lik boşluğa, önüne çıkanı devirerek yerleşmişti.

Hani gençler 5-10 senedir otobüs çilesi çekiyor ya, o teyzemiz 30 senedir, 40 senedir aynı çileyi çekiyordur! O kadar iyi öğrenmiş ki… nerede boş yer olur, nereye çömelir, nereyi tutar, iyi bilir o elleri öpülesi teyzelerimiz…

Kedileri izlemişsinizdir mutlaka…  bir kuş gördüklerinde pür dikkat kesilir ve hareketsizce hamle yapmayı bekler? Yavaş yavaş ilerlerler sonra bir anda atlarlar ya… İşte öyle bir hamleydi. Siz hiç kedilerin kuşların üzerine doğru atlayışlarını gördünüz mü? Müthiş bir keyiftir onları kuşları avlarken izlemek…

Teyzelerimizde de dikkatimi çeken bu özellik bugün bir kez daha beni şaşırtmıştı.

Orta kısımda tekli koltuklara yanaşan teyzem etrafı gözetliyordu. Tek tek bütün koltukları izledi… Sonunda gözüne bir koltuk kestirmişti. Genç ve alımlı bir kızı, belli ki kız incekti. Çantasını toparlamaya başlayınca teyzemiz pür dikkat kesilmişti hanım kızımıza… Aynı kedilerin bir kuş görüp avlamak için pür dikkat kesilmesi gibi…

Geçtim teyzeyi bir an düşünmeye başladım. O kız bu kadar insan arasından nasıl kapıya kadar gidip inecek diye? Bazen aynı durumda kardeşimi hayal ediyor ve nefret ediyorum bu otobüslerden! Ben hayalimde saçma sapan kurgular ve kız için çıkış hesapları yaparken genç kız ayağa kalkmıştı…

Teyzemiz ise bir kedinin kıvraklığı ile koltuğa doğru hamlesini yaptı!

Aman Allah’ım o kıvrak hareketler, ağzına kadar dolmuş, nefes almaya yer kalmamış otobüste iki buçuk üç metrelik mesafeyi ne zaman kat ettin ablam? Sen saniyede kaç kilometre hızla zıplıyorsun diyemedim. Teyze müthiş bir kıvraklık göstermişti, önüne geleni de umursamaz bir tavırla geçmişti… Geçmişti geçmesine rağmen, onun yerine arka taraftan 50-60 yaşlarında başka bir teyzemiz çoktan oturmuştu koltuğa…

Ah be teyzem sen o performansı gösterirken üzerimizden nasıl geçtin anlamadım!

Biz olsak millete çarpınca, milletin ayağına basınca kırk defa özür dileriz… Amma ve lakin teyzelerimizin yeşil kart misali özel izinleri vardır, ne kimse ses çıkarır, ne de ah eder…

Geçtim bacağıma geçirdiği çantasını, geçtim yanımdaki adamın ayağına basmasını ve omuzlamasını, geçtim öbür teyzeyi tarumar etmesini… Müthiş bir kıvraklık, müthiş bir mühendislik hesabı, müthiş bir zeka örneğiydi!

Ancak teyze bir saniye farkla kaçırmıştı. Usain Bolt görse her halde kendinden utanırdı!

Tekrar etrafı seyretmeye tek tek tüm koltukları incelemeye başlamıştı. Elbette ki saniye saniye ben de onu izliyordum. Ahh ulan otobüs biraz boş olsaydı da kameraya çekebilseydim… Parmak uçlarımda duruyor, bir elimle tavandaki boruyu yakalamış sağlam durmaya çalışıyordum.

Neyse…

Özel izinli eli öpüle teyzem gözüne bir genç kestirdi. O yüzündeki ifade bir anda değişmişti. Resmen düşman kesilmişti. Hani karşınızda kanlınız olur ya, bir anda yüzünüz nefretle dolar? İşte öyle bir bakış atmıştı.

Ben de devam ediyordum izlemeye…

Teyzenin bakışlarından o genç bayağı rahatsız oldu. Ne bileyim normalde gençler yaşlılara, yaşlı olmasa bile en kötü genç hanımlara yer verir. Hani otobüslerde asılı olan küçük levhalar gibi değil…

“Hamile, yaşlı ve gazilere yer veriniz…”

Bildiğin biz genç veya orta yaş erkekler hatta bazı zamanlar atmış, yetmiş yaşlardaki amcalarımız bile bir hanım kız görse yer verir… Yazılı bir kural değildir ancak öyledir…

Bu sebeple şımartmadık mı genç hanımları? 

Ancak iş saatinde Kadıköy’den binmiş olacak ki bir koltuğa kurulmuş genç, Bostancıya kadar oturmaya devam etmiş…

Ya yüzsüz olacaksın, ya da…

Teyze baktı ki genç bayağı yüzsüz yer verecek gibi değil, açtı ağzını yumdu gözünü! “Gençlik ölmüş, terbiyesizler! Yer bile vermiyorlar. Ayakta zor duruyoruz. Bu nasıl bir gençlik, ölmüş gençlik ölmüş, ölmüş…”

Senelerdir bu lafları duyarım! Hiç de tasvip etmem, arkadaş! 

Gençler yirmi sene önce de böyleydi, on sene önce de, beş sene önce de… Yer vermek istemeyen o zamanlar da yer vermiyordu. Yirmi sene önceki teyze yine aynı lafları çemkirmiyor muydu gençlik ölmüş diye? Değişen ne biliyor musunuz? On sene önce uyuma numarası yaparlardı yer vermezlerdi. Kızarırlardı, bozarırlardı veya millet tepki göstermeye başlayınca yer verirlerdi.

Yer vermek istemeyen yirmi yıl önceki gibi…
Genç bir kız görünce ayağa kalkan yaşlı amca da yirmi yıl önceki gibi…

Farkı ne mi?

Bugün yer vermek istemeyen gençlerin çoğu cesaretle, sert bir bakışla, isyanla karşılık veriyor. Yer vermek isteyen veya nezaket gösteren yaşı ne olursa olsun bir hanımefendi görünce yine aynı şekilde toparlanmaya, yer vermeye devam ediyor. Merak etmeyin yirmi yıldan fazla bir süredir otobüslerde sürünüyorum!

Neyse dönelim bizim yer vermek istemeyen ve kızarıp morarmaya başlayan gence…

Millet teyzeyi desteklemeye ve ses çıkarmaya başlayınca genç toparlandı ve ayağa kalktı. Tabi ki teyzemiz yine müthiş bir kıvraklıkla… yahu teyze nereden baksan 100 kilosun nasıl o kalabalığı yardın da gencin başında bittin… yerini almıştı.

Yalnız dikkatimi çeken genç  delikanlının biraz sendelemesiydi. Şöyle bir kafamı uzattığımda ise ayak bileğinin orada platin vida olduğunu farkettim. Evet bildiğin 3-4 tane vida görülüyordu. Sanıyorum ki saklamaya çalışıyordu paçasını aşağı çekiştirerek…

Genç delikanlı sendeleyerek bir metre kadar yanımda dayanacak bir yer ararken gözüm teyzeye gitti. Teyze hiç farkında bile değildi? Belki de gördü umursamadı? Neyse günahını almayalım eli öpülesi teyzemizin…

O an düşüncelerim değişmeye başladı. 

Hani hasta falan olsam, ne bileyim ayakta duramayacak bir durumda olsam ve o koltukta ben oturuyor olsaydım? Hatta delikanlınınki gibi bacağımda 3-4 tane platin vida? O sözlerin hiçbirini haketmiyordu delikanlı…

Kadıköy’de oturduğu koltuğu Bostancıya kadar kaptırmamasının sebebi belliydi…

Gerçi o söylenen sözlerin hangisini hangi genç hak eder ki diye düşünmeye başlamıştım. O güne kadar hiç böyle bir düşüncem olmadı. Her seferinde en fazla hastasındır, belki ayakta duracak kadar halin yoktur? Amma ve lakin yaşlı birine mutlaka yer verecek kadar gençlerin gücü vardır diye düşünürdüm…

Beterin beteri de var, Rabbim göstermedikçe görmüyor bu gözlerimiz, algılamıyor beynimiz…

Velhasıl kelam teyzeye sinirlenmeye başlamıştım. Yahu delikanlının bacağını görenler de yanaşıp biraz boşluk bırakmak istedi, istedi de nereye sığacaksın? Nereye kıvrılacaksın?

Teyzeninki gibi 3o – 40 yıllık otobüs tecrübesi de yok ki…

Evvela düşüncelerimizi bakış açımıza, etrafımızda gördüklerimize ve tecrübelerimize göre sınırlandırmadan önce biraz düşünmemiz gerekiyor, öyle değil mi?

Otobüs fren, gaz, fren, gaz ilerlerken yağmurlu trafikte yaşlı bir amcamız yer verdi. Kendimden utandım resmen, hiçbir şey yapamamaktan utandım. Sonra tekrar düşünüp, yahu en azından teyzeye çemkirebilirdin neden yapmadın diye kafamda saçma sapan alternatif çözüm yolları üretmeye başlamıştım.

Gerçi o da benim bencilliğim değil mi? Aslında o anki düşüncelerimde kendi çaresizliğime ve kendi suçluluk duyguma bahane arıyordum beynimi zorlayarak!

Dönelim mi şımarttığımız genç hanımlara? 

Delikanlıya teyzenin gazına gelip ses yükseltenler arasında genç kızlarımız da vardı yirmili yaşlarında…

Ulan sana ne oluyor diyemedim o an geldi gözlerimin önüne… Gerçi o sırada nereden bileceksin delikanlının bacağında platinle otobüse bindiğini? Nereden bileceksin teyzenin 3-4 dakika boyunca “rezillik, rüsvalık, genç değil bunlar, yeni nesil ölmüş, terbiyesiz bunlar…” laflarına katlanmasının sebebini?

Yahu teyzeyi anladık da sana ne oluyor? Üç dört dakikadır  teyze gençlere laflar sayarken seni de kastetmiyor muydu?  Hadi onu da geçtim 15 santim topukluyla 130 A ÖHO otobüsünde ne işin var kızım? Ondan sonra ay bacağım, ay çekilsene, ay bunaldım…

Lan sanki biz bunalmadık? Yanımızda oksijen tüpüyle dolaşıyoruz? Madem bunalacaksın, bin taksiye… Gerçi onun artistliği oturanlaraydı… Belki biri yer verir diye? Alıştırmayacaksın arkadaş…

Genç hanım kızlarımızı da epeyli şımarttık be!

Hani belki de değişen şeylerden biride budur? Hani belki günümüz dünyasında değişen şey  yer vermek istemeyen gençlerin “dimdik, haklı veya haksız direnen ve dirayet göstererek sertçe teyzelere çıkışan hatta aynı sert ses tunuyla cevap veren” tavırları ile “şımaran” hanım kızlarımızdır?

Bilmem belki de saçmalıyorum? Bilmem ki katılırsınız veya katılmazsınız…

Bence değişen tek şey bunlar. Yirmi yıl önce de aynı teyze vardı, yirmi yıl önce uyku numarası yapan gençler vardı halen daha var! Yirmi yıl önce geçtim yaşlıyı, genç bir kız görünce yerinden kalkan amcalar da vardı halen daha var…

Unutmadan, eklemek lazım otobüsler yirmi yıl öncesinden biraz daha kalabalık…

Bazen nefes alamayacak gibi olursunuz o otobüslerde! Sonra döner yaşlı amcaları teyzeleri görürüm ve sorarım kendi kendime amca, teyze ne işin var bu otobüste? Yarım saat geç bin, yarım saat erken bin diye… Sonra da bakış açım yanlış, acil bir işi vardır, bir hastasına gidiyordur diye içten içe içimde yanan ateşi söndürmeye çabalarım.

İşin gıcık tarafı ne biliyor musunuz? 

Aynı otobüsün bir de yeni versiyonları var. Hani şu klimalı ve Wifi internetli olan İETT’ler… Aynı kalabalık orada da var, aynı muhite gider aynı insanlarla birlikte, aynı teyze, aynı kız, aynı oğlan… Amma ve lakin otobüsün cilasından mı dır? Karizmasından mı dır bilemem! Ama aynı olaylara denk gelmeniz çok daha düşük hatta yok denecek kadar azdır. Kim bilir belki de insanımız daha lüks bir ortamda daha insancıl oluyordur?

Siz siz olun…

Kalabalık bir otobüste, boşalan koltuğa kitlenmiş olan teyzenin yoluna asla çıkmayın! Mazallah yersiniz bir omuz, neye uğradığınızı şaşırırsınız, döner teyzemiz bir de laf sayar size, “terbiyesiz çekil önümden” diye! Ulan nereye çekileceksin yer mi var? Üstüme üstüme geliyorsun be kadın! …diyemezsin. Öylece dona kalırsın ve şaşkın, şaşkın bakarsın. Karşındaki kız da yüzündeki o salak ifadeye bakıp bakıp yol boyunca güler üstüne…

Diğer bir yandan ay, off sesleri yükselir başörtülü, baş örtüsüz, minili, makyajlı, topuklu, topuksuz, lüküs ve havalı genç kızlarımızdan!

Bazen de düşüyorum acaba çok mu abartıyorum? 

Not: Yazı hikaye, fotoğraf ise temsilidir.

“Üstüne Üstüne Gelen Kocaman Bir Teyze?” üzerine 6 yorum

  1. Haklısınız bu konuda. Genç hanımları şımarttık, evet.
    İşten çıktıktan sonraki yorgunluk malum. Yolum uzun olduğu için sırf otobüste de ayakta kalıp, sıkışmış bir vaziyette gitmemek için 1-2 durak ileriye gidip otobüs boşken binmeye çalışıyorum ve çoğu zaman da otobüs çok dolu olduğunda bir sonraki arabayı bekliyorum. Boş otobüsün gelmesi için onca süre durakta bekleyip, boş bir koltuğa oturduktan sonra, otobüsün dolu olduğunu görmesine rağmen yinede binen birine neden yer vereyim ki ? O zaten otobüsün dolu olduğunu ve eğer binerse ayakta kalacağını bilerek binmedi mi ? Hadi yaşlı amcaları, teyzeleri anlarım ama GENÇ hanımlara yer vermedim şuana kadar, vermeyeceğimde (Sağlık sorunları olanlar hariç – kız, erkek fark etmez bu durumda).

    Şimdi kızlar, erkeklere göre biyolojik olarak daha zayıf diyebilirsiniz, sen erkeksin dayanırsın ne olacak diyebilirsiniz, doğru ama patron da bunu düşündüğü için zaten tüm dayanma gücümü iş yerinde kullanıyorum. İş yerinde bayanlara tanınan toleranstan şuana kadar şikayetçi olmadık, varsın onlar da orada elde ettikleri toleransı eve dönüşte tolere etsinler. 🙂 Malum kadın, erkek eşitliği var. 🙂

    Yanıtla
  2. Ben yaşlı, gazi ve hamile hariç hiç kimseye yer vermiyorum vermeyide düşünmüyorum hocam. Saygı sevgi otobüste yer vermek ile belli olmuyor önce bunu bir kavramak lazım. Herkez kendi poposunun derdine düşmüş gidiyor orayı sağlama alınca ondan rahatı olmasın, istemiyor. Kimse inanmayabilir ama bana 60 * 65 yaşlarında 2 farklı zamanda 2 yaşlı amca yer verdi. Evet 🙂

    Bana yer verdi ve dediki ” Evladım, bizim değil sizin enerjiye ihtiyacınız var hayat ve yaşam şartları kötüleşti siz oturun siz çok yoruluyorsunuz ” dedi ben 3 gün kendime gelemedim. Patavatsız kendini çok zeki ama karşısındakini saf yerine koyan insanlara asla boyun eğmeyin zaten Hamza hocamın dediği gibi bu tarz insanları biz şımarttık, hak bize ..

    Yanıtla
  3. Geçen sene yaklaşık 1.5 ay İstanbul’da ikamet etmiştim. Haftaiçleri Pendik’te, haftasonları Beylikdüzü’nde oluyordum.
    Günlerden bir gün, Beylikdüzü’nden dönüyorum, bindim metrobüse. İlk duraktan binmeme rağmen zar zor bir yere oturdum, sırtımda da 2 günlük ihtiyacım olan eşyaların olduğu çantam var.

    Bu yol biter mi, bitmez. Taktım kulaklığımı, yarı uyur yarı uyanık modda gidiyorum. 10 – 15. durak civarında bindi teyzenin teki 🙂 Yanıma yanaştı, dış sesleri duymamak için de müziğin sesini baya açmıştım. Hafif hafif sesler geliyordu “Ölmüş bu gençlik, bi de uyuyor numarası yapıyor, ayıp ayıp.” tarzından. Gittikçe ses artmaya başladı. Biliyordum banaydı bu tepki. Duymazdan geldim, açmadım gözlerimi, vermedim yerimi. Pişman mıyım hayır.

    Böyle bir tavır yerine, hafifçe bir dokunuşla yer istemiş olsaydı, verirdim ama bu şekilde asla. (Ki bir çok kez bu şekilde yer vermişimdir)

    Yanıtla
    • Çok iyi yapmışsınız. Ben de uyuz oluyorum yaşına hürmeti istismar etmek isteyen bu tip teyzelere. İnsan bir şey de diyemiyor tepki göstermeye kalksan senden kötüsü olmaz.

      Yanıtla
  4. Şuna bak yer vermemek için başını camdan dışarıya çevirmiş kalkmıyor, yer vermiyor demek yerine, kendimiz kalkıp yerimizi verebiliriz. Birisi bir şey yapmalı diyecek duruma da gelmişsek, o birisi dediğimiz kişinin artık kendimiz olduğunu anlayabiliriz.

    Yanıtla
  5. Bu acıtasyon, istismar yada fırsatçılık adı her ne olursa olsun hayatımızın her alanında karşımıza çıkmakta maalesef. Otobüste yaşlı teyze, iş yerinde emekli hasan amca, sokakta dilenen murat çocuk (isimler doğaçlamadır). Sorun toplum bireylerinin kendisinde kusurlarını yada olmayan kusurlarını avantaja dönüştürmek istercesine hayatın her evresinde psikolojik baskı yaparak, üstelik bunu toplumca kabul görmüş genel kuralları kullanarak yapmalarıdır.

    Yanıtla

Yorum yapın