Editörlerimiz Yok, Elimizin Ayarı Hiç Yok

Bizi bizden başka bir tek okuyucularımız denetleyebilir. Yazımız sıcak sıcak fırından çıkar ve okuyucu ile buluşur. Okuyucu gerekirse düzeltmesini yorum kutucuklarında ifade eder, fakat bu düzeltme, yazı yayınlandıktan sonra ortaya çıkan bir etkendir. Hiçbir zaman yazıyı önceden denetleyen bir editör olmamıştır.

Bir zorunluluğumuz olmadığı gibi, bir mesai saatimiz de yoktur. Bir bakarsınız gece saat 04:20’de yazı yayınlanmış, bir de bakarsınız akşam üzeri bir başka yazı ile karşınızdayız. Hiçbir zaman sabah 8 akşam 6 mesaisi olmamıştır.

Hiçbir zaman da olmayacak…

Bayram tatilinde de blog yazılır, bir kafede çayımızı yudumlarken de… Blogger hiçbir zaman bir kuruma, kişiye ya da görevliye rapor sunmaz. Böyle bir ihtiyaç olmadığı gibi hesap verecekleri bir yer de yoktur.

Yazdıklarından dolayı kimse onları işten atamaz, kimse onları sınırlayamaz. Eğer bir ceza verilecekse bunu sadece ve sadece okuyucusu verir! Hatta Google… O ceza da suç işlendikten, milyonlara ulaştıktan sonra ortaya çıkar… (Elbette ki suç konusunda devletin mahkemelerine tabidirler. Bu noktada devlet kanun tasarıları hazırlıyor. Burada bahsettiğim suç konusu veya kanunlara aykırı durumlar değildir.)

Evet, onlar milyonlara çok kısa sürede ulaşabilirler, birer manifesto yayınlayarak diğer blogger arkadaşlarından destek alabilirler. Onlar birbirlerini mimler, (Mim bloglar arasındaki etkileşimi ve samimiyeti artırır. İlerleyen bölümlerde bu konuya ayrıntılı olarak yer vereceğim.) gerekirse bir konu üzerinde birleşerek tepkilerini dile getirirler.

Markalar

Markalar her zaman bloglarla iş yapmak, onlarla projeler gerçekleştirmek ister. Bu projeleri her zaman blogger’ların davranış tarzları ve yazım şekilleri ile uyumlu yapmak zorundadırlar.

Bloglar onları rezil de edebilir, vezir de yapabilir.

Bu sayede okuyucu onlara daha çok itibar eder, daha çok okur ve paylaşır. Ardından da milyonlara ulaşabilme imkânı sağlanır. Çünkü çok daha samimidirler, onlar bir markadan para alan kişiler değildir, onlar istedikleri markayı yerin dibine sokarken istediklerini de överler!

Övgü de, itme de doğal bir tepkidir, halkın bir nevi aynası olarak yansıdıkları için, okuyucular onları kendilerinden bir parça olarak görür ve itibar ederler! 

“Bu yüzden daha samimidir blogger yazarı… Halkın gözünde daha inandırıcıdır!”

Etkileri ve ulaşabilecekleri potansiyeller sayesinde birçok büyük firmanın ilgi odağı haline gelmiştirler. Pazarlama konusunda firmalar değişik fikirlerini, gerçek dünyada yapamadıkları reklamları viral projelerini ve hatta yapamayacakları blogger’lar üzerinden gerçekleştirirler.

Hatta çok daha ucuza…

Yapılan araştırmalar geleneksel medyaya bir rakip olarak görüldüklerini ortaya koyuyor. Günümüzde ise Avrupa bu durum eşitlenmiş hatta birçok blog platformu geleneksel medyadan önce firmaların haberlerini, ürünlerini piyasaya tanıtır hale gelmiştir.

Ülkemizde henüz böyle bir durum söz konusu değildir. Hatta ülkemizdeki blogger’ların birçok fikir otoritesi tarafından dikkate alınmadığını görmekteyiz.

Bir söyleşide ülkemizin saygın köşe yazarlarından biri, bir teknoloji yazarı ve bir profesörümüz ile birlikte bu konuyu tartışma fırsatı bulmuştum.

Saygın konuklara çok basit bir soru sordum…

“Acaba sizlerin gözünden bakıldığında, biz blogger dünyasında değerli bir içerik üreten, gerçekten de çok güzel yazıyor ve yorumluyor dediğiniz birisi oldu mu?”

Cevap kısa ve özdü. Ders alınacak kadar da önemliydi…

“Hayır, benim gözümde takip ettiğim kadarı ile böyle dikkate alınacak veya değerli bir blogger yok!”

Profesörümüze sorduğum soru yine benzer bir şekildeydi…

“Acaba bu işi profesyonelce yapabilir miyiz? Yani profesyonelce blog tutup, meslek haline getirebilir miyiz?”

Cevap yine ders alınacak kadar önemliydi…

_Hayır, siz bu işi profesyonelce yapmaya kalkarsanız batırırsınız! Bu işi sürdüremezsiniz, siz yine part time olarak amatörce bir meslek haline getirmeden yapın, yoksa başaramazsınız

O gün söyleşiden sonra derin derin düşündüm… Neden acaba bu kadar sert bir tavır var? Neden acaba bu kadar net olarak geleceğin dünyasını reddedebiliyorlar?

Yine de ülkemizde birçok firma blogger’ların peşinde, onlarla birlikte iş yapmakta, hatta viral dahi olsa birçok projelerini blogger’lar üzerinden yürütmektedir. Yakın bir gelecekte ise eski medya, yeni medya tartışmalarının daha kanlı olacağının işaretlerini şimdiden görüyoruz.

Blogger’lar ve blogger’ların habercilikleri, köşe yazarlıkları henüz profesyonel bir zemine oturmasa da geleneksel medyaya karşı bir iktidar savaşı havasında ortaya çıkıyor. Birçok geleneksel medya fikir lideri, yakın gelecekteki bu güce karşın şimdiden blog platformlarını ezmek istemekte ve destek konusunda çekinceli davranmaktadır.

Aynı şekilde yeni medya fikir liderlerinin bir kısmından da geleneksel medyanın yakın gelecekte tarumar olacağını belirttiklerini görmekteyiz.

“Hâlbuki gelecekte, geleneksel medya ve yeni medya (Sosyal Medya) birleşimini sağlayanlar ayakta kalacaktır. Öyle değil mi?“

Belki ülkemizde blog dünyası haberciliği profesyonel bir meslek olmaktan biraz uzak olsa da bazı blog yazarları blog haberciliğini profesyonel bir meslek olarak görüp, haber peşine koşmaya ve yayınlamaya çalışmaktadır.

Bu konuya en büyük örnek olarak Sabri Küstür’ü gösterebilirim. Sabri Küstür, Teknoblog.com adresinde teknoloji üzerine yazılar yazmaktadır. Bir süre önce bu işi meslek haline getirmeye karar verdi ve çalıştığı maaşlı işten ayrıldı. Son 3 yıldır ise işten tamamen ayrılmış olarak sadece blog yazmakta ve ailesinin geçimini blog yazarak kazanmaktadır. Şimdilerde bir blog yerine, bir teknoloji haber platformu olarak kendini konumlandırıyor!

Evet yanlış durmadınız Teknoblog.com’un sahibi Sabri Küstür, tek başına bu platformda yazmakta. Üstelik tüm vaktini bu platforma ayırarak bloğundan gelir elde etmektedir. Sabri’yi bu cesareti için tebrik etmek gerekli.

Blogunda teknoloji alanında haber ve incelemeler sunmakta. Evinin bir odasını ise inceleme videoları için ayırmış durumda. Sabah saat 7’de işe gider gibi kalkıyor, odasına çekiliyor ve mesaisine başlıyor. Gün boyunca araştırmalar yapıyor, blogunda haberler giriyor. Ayakta durabilmesinin tek bir sebebi var.

Okuyucuları ve oluşturdukları ziyaretçi trafiği…

Ziyaretçileri sayesinde reklam alabilmekte ve gelir elde etmekte artık Hosting masraflarının yanı sıra kendi geçimini sağlayabilecek kadar yüksek bir izleyici kitlesine sahip bir hale geldi.

Artık milyonlara ulaşıyor! Yaptığı incelemeler ve yazıları profesyonel ekipleri aratmıyor. Çektiği videolar ile stüdyolarda çekilen video incelemelerine kafa tutuyor. Diğer bir yandan da araştırmaya ve kendini geliştirmeye devam ediyor. Kim bilir belki yakın bir gelecekte kendisi ülkemizdeki teknoloji dünyasına etken olabilecek kadar güçlü bir kitleye sahip olacaktır.

İnanıyorum ki onun cesareti şuan için ben de dâhil hiçbir blogger arkadaşta yok. Belki de gelecekte bu cesareti edinemeyenler geri kalmaya ve sıradanlaşmaya başlayacaktır. Belki de fark yaratacak olanlar blogunu bir meslek haline getirebilen ve teknolojiye adapte olanlar Sabrilerdir?

“Editörlerimiz Yok, Elimizin Ayarı Hiç Yok” üzerine 5 yorum

Yorum yapın