Kavuşanların Aşkı Yücelerek Göğe Mi Yükseldi?

Bu gece farklı bir telden çalıyorum, kavuşanların aşkı, sevdasından bahsederek! Aşk, kör eden bir coşkudur. İnsanın boğazını düğümler ve O’na tüm varlığımız ile bağlanmanızı sağlar. Öyle bir bağdır ki bu meret, artık etrafınızdaki insanları bakarken görmemeye, konuşurken duymamaya hatta yaşantımıza son vermeye kadar götürmüş bir tutkudur…

Oysaki sevgi dediğimiz şey, bilinçli olarak bir bağ kurmak ve açıkça durumu görmekle başlar. Ancak aşka sıra geldiği zaman ne bilinç kalır ne de mantık… Aşka sıra geldiği zaman içgüdüler devreye girer. İçimizdeki aşk haricindeki tüm tutkular, tüm hisler ve düşünceler değersizleşir, etkisini kaybeder.

Sevgi ise mantıklıdır. İnsanı bir kimseye ya da şeye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten bir duygudur, sevme duygusu… İşin içine aşk girdiği zaman belkide incecik bir çizgi vardır aralarında, bir kimseye veya bir şeye karşı aşırı sevgi ve bağlılık duymaya, mantığımızı bir kenara bırakmaya, artık o kimsenin dışındaki her olguyu, her tutkuyu bir kenara atmaya başlarız.

Oysa sevgi öyle midir? Hayır, ne kadar çok birlikte de ilerleseler, varolsalar, sevgi dediğimiz şey ruhun güzellikleri ile hayata tutunmamızı sağlar. Aşk coşkuludur, tutunduğunuz şeyin haricinde hiçbir şeyi önemsemez, kırar, parçalar ve hatta yok eder…

Bir tufan, okyanuslarda coşkulu bir dalga gibidir. O müthiş coşkusu ile insana yanlışlık yaptırır, yaptırdığı yanlışları bile bile, isteye isteye ve hiç usanmadan tekrarlatır… Büyük bir çılgınlıktır aşk, yeri geldiğinde mantıksız ve yeri geldiğinde ise hesapsızdır! Tek bir amaç için vardır aşk, kavuşabilmek!

Peki soru…

Kavuşanların, sevdiğini bulan aşıkların, aşkı ile yaşayabilenlerin hislerini duygularını kimse hatırlamazken…

Neden kavuşamayan aşıkları hatırlarız?

Kavuşanların destanları zamanla tarihin tozlu rahlarına kaldırılırken, kavuşamayanların aşkları yüz yılarca niçin dilden dile dolaşır?

  • Leyle ile Mecnun
  • Ferhat ile Şirin
  • Kerem ile Aslı…

Kerem ile Aslı’nın hikayesi 16. yüzyılda geçer. Ermeni keşişin kızı Aslı’ya abayı yakar Kerem! Keşiş, kızının bir müslümana gönül vermesini istemez ve Aslı’yı alır, kaçar. Kerem köy köy, şehir şehir dolaşır ve Aslı’yı bulur. Sonunda Aslı’yla evlenir. Fakat düğün gecesi keşiş bir büyü yapar ve Kerem, sonunda içinden gelen bir ateşle tutuşup yanar ve kül olur. Kavuşamazlar…

Leyla ile Mecnun bir Arap efsanesine dayanan hikayedir. Mecnun şiirler söyleyen Leyla’ya aşık bir şairdir. Leyla’nın babası bu ilişkiye taş koyar ve başka biriyle evlendirir. Bu üzüntüye dayanamayan Mecnun çöllere düşer ve zamanla deliye döner. Bu arada ayrılığın acısı Leyla’yı ölüme götürmüştür. Bunu duyan Mecnun, Leyla’nın mezarı başına koşar ve orada ruhunu teslim eder. Kavuşamazlar…

Ferhat ile Şirin’in hikayesi Anadolu topraklarında, Amasya’da geçer. Ferhat, Amasya Sultanı’nın kızkardeşi Şirin’e sevdalıdır. Şirin’i vermek istemeyen Sultan, Ferhat’tan, “Şehre suyu getir, sana Şirin’i vereyim” der ve mümkün olmayan bir şey ister. Ferhat aşkı için kazma ve kürekle kayaları delmeye başlar. Sonunda su çıkar ve kayaların arasından akar. Bunun üzerine Sultan, Ferhat’ın yanına bir cadı gönderir. Cadı, Ferhat’a, “Boşuna vurma kayalara böyle. Şirin öldü. İşte sana helvası” der. Bunun üzerine Ferhat da, “Şirin yoksa, bana da yaşamak haramdır” der. Elindeki kazmayı havayı fırlatır. Kazma başına düşer ve Ferhat ölür. Kavuşamazlar…

Aşk denilince aklımızda, aşık olunca beynimizde binlerce senaryo dönmeye başlar. Aşık olan kişinin kafası sürekli stratejilerle doludur. Amaç kavuşmaktır ve sevdiğine kavuşabilmek için her türlü mantıklı veya mantıksız tüm yötemleri dener… Hatta olayların gidişatına göre beynimizde yeni senaryolar oluşturur, karşı tarafın hamlelerine en mükemmel şekilde cevap vermek isteriz.

Olay bir de platonik olunca insanın kafasından geçen düşünceler dünyanın en önemli stratejistlerine bile taş çıkarır!

Peki neden sadece kavuşamayanların aşklarını konuşuruz?

Neden Kavuşanların Aşkı’nı unuturuz? Kavuşanların aşkları göğe mi yükselir ki kavuşamayanlar sadece hatırlanır? Belki kavuşanların aşkları da kavuşamayanlar kadar müthiş ve yücedir? Belki unutulmayan aşıklardan daha yüce?

Yoksa kavuşunca aşk biter ve sevgi mi kalır?

Belki de kavuşanların aşkı yücelerek göğe yükselir geriye sadece sevgi kalır. Aşk bir gaz bulutu gibi uçucudur, gelip geçidir. Kavuşursan uçup gider… Geriye sevgi kalır ve sevgi leke gibidir seversen üzerine yapışır, yıkasan da çıkmaz. Sevgi her geçen gün daha da sağlamlaşır. Perçinlenmiştir aşık olup da kavuşanlar birbirlerine… Aşktan gelen sevgi böyle perçinlenir insanın kalbine… Ancak aşk kavuşamazsan büyür, yüce olur ve dilden dile dolaşır… İçinde aşk olan sevgi insanı yüceltir! O kadar yücelir ki, insanın bir noktadan sonra aşkı göğe yükselir ve geriye perçinlenmiş sevgi kalır.

Belki de aşkı kaybetmeden önce yücelterek göğe yükseltmek gerek? Her ne kadar sevdiğine kavuştuktan sonra hatırlanmasa da… dilden dile dolaşmasada…

“Kavuşanların Aşkı Yücelerek Göğe Mi Yükseldi?” üzerine 2 yorum

  1. aşkın; çözülmesi beklemeyi gerektiren sorunlarımızı unutmak için yaratılmış, daha büyük bir problem olduğunu düşünüyorum. kendi adıma bunun doğruluğunu sorunlarım çözüldüğünde ya da kavuştuğumda anlayacağım. 🙂

    Yanıtla

Yorum yapın