Metrobüs Durağındaki Hanımefendi; Özürlerimi Sunarım…

Bugün sol kulağımın azizliğine uğradım. Her zamanki gibi… Hem özür diler, hem de konuyu tekrar ayyuka çıkararak, içimi dökmek istedim.

Beni tanıyanlar iyi bilir. Belki önceki yazılarımı okuduysanız sizler de biliyorsunuzdur. Sol kulağım hiç duymuyor. Benim alıştığım, çevremdekilerin ise şaşkınlıkla karşıladığı bir engel… Sol kulaktan sağırın tekiyim işte.

Kendimi bildim bileli sol kulağım hiç duymaz. Kısacası 3-4 aylıkken geçirdiğim bir rahatsızlık nedeni ile, sol kulağım duymuyor. (Kulak aslında sağlam, kulak ile beyin arasındaki iletişimi sağlayan fiber optik kablolar kopuk “Sinir Hücreleri ölü”) Sağ tarafta ise bir problem yok. Her ne kadar bir kulağım iptal durumda olsa bile, sağ taraf işlevini yerine getiriyor. Hani az duymamazlık vesaire gibi bir durum yok. Tamamen sol taraftaki iletişimim iptal durumda…

Bu yüzden sol tarafımdan konuşanları duymam. Sol tarafımda kimseyi yürütmem. Telefonla konuşuyorken, ya da sağ kulağım üzerine uyuyorken dış dünya ile bağlantımı tamamen yitiririm. Hani söylerler ya 4+1, 5+1, 7+1, surround sistemler vardır. Böyle sesi müthiş bir şekilde odaya dağıtıp, gerçek ses kalitesi ile sunar ya… O teknolojilerin hiçbirini bilmem.

Mono’yum, Stereo nedir bilemem…

Gece, duyan kulağımı yastığa koyup uyumaya çalışırken kalp atışlarımdan başka hiçbir ses duymam. Benim için müthiş bir keyiftir. Bu keyfi, bu tadı da başka bir şeye değişmem…

Çünkü oldum olalı dünyayı Mono biliyorum. Hiç Stereo ses duymadım. Bundan sonra da duymayacağımı rahatlıkla söyleyebilirim. (Tedavisi yok) Minibüste sol tarafımdan para uzatırlar, ben tepkisiz bir şekilde duruyorumdur. Sol tarafımdan bağırana kadar yani sağ kulağım işitene kadar para uzatanı ya da sesleneni kale almadığım düşünülür.

Otobüste sol tarafımda oturan adam “Müsaade eder misiniz?” şeklinde nazikçe sorduğu soruyu, “Kalksana lan! İneceğiz!” şeklinde abartıp bağırmak zorunda kalır.

Metrobüste, sol tarafımda oturan hatun, “Son durak neresi?” şeklinde nazikçe seslenirken benim onu duymam. Ancak omuzumdan dürterek, abartarak ve sesini yükselterek “bakar mısınız?” şeklinde dönüştürmek zorunda kalır. Ardından da benim bir ODUN olduğumu düşünüp, önündeki ya da arkasındaki bir başka yolcuya sormak zorunda kalır.

Birçok kişi normal şartlar altında (yani ortamda çok fazla ses yoksa, sağ tarafımda ya da karşımda ise, aramızdaki mesafe çok uzak ve sol tarafımda değilse, sol tarafımda yürümek yerine sağ tarafımda yürüyorsa…) hiç kimse sol kulağımın duymadığını fark etmez. Tanıdığım yüz yüze konuştuğum birçok kişi dahi sol tarafımın azizliğine uğramadığı sürece bunu bilmez.

Neyse, sol kulak facialarımı saymakla bitmez. Anılarımı yazsam bir kitap da olabilir. Çok hatundan fırça yedim, çok adamla kavga ettim…

“Sağır mısın lan? İki saattir sesleniyoruz”

“Kusura bakmayın! Sol kulağım duymuyor.  Kısacası sağırım!”

Bu tarz yaşadığım olayların bir çoğu iyi bir şekilde sonlanmıştır. Bazen küçük bir gülümseme, bazen küçük bir özür, bazen de küçük bir atışma…

Bugün Uzunçayır Metrobüs durağında yine sol kulağımın azizliğine uğradım. Durakta indikten sonra Kartal Metro’suna binmek için merdivenlerden aşağı doğru iniyordum. Yanımda da bir arkadaşım tabi sağ tarafımda ve muhabbet ediyorduk. O kadar koyu bir muhabbetti ki, dalmış gidiyordum.

Merdivenlerden yukarıya sol tarafımdan bir hanımefendinin çıktığını gördüm. Ama anlayamadım, bir an için döndüm fakat benim için bir anlam ifade etmedi. Çünkü hanımefendinin bana seslendiğini fark etmemiştim. İstemsiz bir hareketti…

Kusura bakmayın, sol kulağım duymuyor! 

Demek isterdim… Neyse ben o koyu muhabbetin tadına dalmışken merdivende bir an duraksayan arkadaşa döndüm.  O sırada hanımefendi yukarı çıkıyordu. Bir an onunla yüzleştik. Belki 1 saniye bile sürmedi.  Sonra “Neden durdun?” dermişcesine arkadaşa bakınca, yolumuza devam edip merdivenleri bitirdik. Turnikeden geçtikten sonra arkadaş dayanamayıp….

Yahu Hamza kıza neden cevap vermedin? Kavgalı mısın? Küs müsün?

Sorusu yüzüme bir tokat gibi indi. Ne kızı? Ne sorusu? Ne alaka? Soruları beynimde bir anlığına oluşurken, diğer bir yandan  da merdivenlerden inerken bir saniyeliğine yüzüne baktığım o hanımefendi gözlerimin önüne geldi…

Arkadaş dönüp bana, “hayırdır aranızda bir münasebet mi var? Sanırım kavga falan ettiniz?” Sorularını sorarken benim jeton geç de olsa düşmüştü. “Yok yahu o kıza sadece bir saniye baktım.” Anlamadım, neden ki bir şey mi söyledi? Diye bu sefer ben sormaya başladım. Aslında bana seslenmiş! “Neden bana söylemedin ki? Keşke durdursaydın beni…” Adam da haklı orada kızın birisi bir şey soruyor, diğeri yani ben ise, öküzlemesine yoluma devam ediyorum…

Meğerse ben merdivenlerden inerken, yukarı çıkan hanımefendi bana…

“Sizi bir yerden tanıyor muyum?”

Şeklinde sesleniyormuş…. E tabi ki benim sol kulağım duymuyor. Sol tarafımdan hele ki akşam kalabalığında, seslenirseniz ne söylediğinizi, ne de anlatmaya çalıştığınızı anlamam. Benim için o an, dünyada sadece sağ tarafımdan gelen sesler vardır. En azından önümü kesmelisiniz… Biraz daha yüksek sesle, belki de dürtmelisiniz…

Örnek, Eyüp Çelik…

Kendisi ile de ilk defa yüz yüze, aynı durakta turnikelerin önünde tanıştım. Sağ olsun bana kendini göstermek için direk önüme atladı. Aslında önüme atlamasa, Eyüp’ü bile fark etmeden, seslenişini duymadan devam edecektim. Belki de Eyüp; “Lan ne artis adammış bizi kale bile almadı” şeklinde düşünecekti… Neyse ki seslenişini duymayınca önüme atladı, omuzuma dokundu ve sol tarafımda olmasına rağmen tanışma fırsatımız oldu.

Yolda gelirken düşünmeye başladım!

Nereden bilsin ki? Şimdi bu hanımefendi kimdi? Beni nereden tanıyor? Belki de blogdan, Twitter’dan, Facebook’tan belki de… Nereden olursa olsun beni bir şekilde tanıyordu ve ben es geçtim. Kim bilir belki de iş arkadaşı, belki de bir müşterimizin çalışanlarından… Daha kötüleri de başıma geldi…

Şimdi hanımefendi düşünüyordur. “Ulan adama bak kale bile almadı bizi, ne artist adammış da haberimiz yokmuş!”

Yok yok, öyle değil. Artist falan hiç değil, emin olun sol kulağım duymuyor ve sizi işitebilseydim kesinlikle dikkate alırdım. Sizi duymadığım için kale almadan yürüdüm gittim. Belki bu satırları okursunuz? Belki de duyarsınız… Özürlerimi kabul edin ve lütfen şu yazıyı da okuyun

Dün gibi hatırlıyorum. Eski çalıştığım şirketlerden birinde, bir müşteriye telefonla yazılım hakkında bilgi verip, sorunlarını çözmeye çalışıyordum. Telefonun ucundaki kişi beceremiyordu. Bir an gözlerimi kapadım ve bilgisayar ekranını düşünmeye başladım. Bu şekilde daha iyi yardımcı olacağımı hissetmiştim. Aradan 15 dakika geçti. Telefonda işi hallettim, gözlerimi açtığımda patron karşımda zıplıyordu!

“Yahu Hamza iki saattir sana bağırıyorum, hadi duymadın gözlerini niye kapatıyorsun?” Kusura bakmayın patron… Sizi duymadım, görmedim… Şeklinde cevap vermiştim. Amma gülmüştük hani. Patron bana kendini duyurabilmek için ayağa kalkıp bağırıp, zıplamaya başlamıştı. Halen daha onu hatırlar gülerim.

Şimdi ise, bir odun olduğumu düşünen bir hanımefendi olduğu hafızama kazındı. Bari blog sunucularının disklerine sektör sektör de olsa bu yazıyı kazıyayım ki, okudukça bana gülesiniz…

Küçük de olsa bir ihtimal O hanımefendi bu yazıyı okursa, tekrardan özürlerimi kabul etsin…

“Metrobüs Durağındaki Hanımefendi; Özürlerimi Sunarım…” üzerine 11 yorum

  1. Hamza abi sayesinde artık insanların sağından yürüyorum 🙂 Üstelik her seferinde duymayan kulağını çınlatıyorum abi 😀 İşte şöyle bir abimiz varsa böle bir sorunu varda o yüzden alışkanlık oldu gibisinden sağdan yürüyorum 😀 😀

    Yanıtla
  2. Abi benimde doğuştan sağ göz sıkıntılı ne çektiysek zaten sağdan çektik YAŞASIN SOL ! 😀

    Yanıtla
  3. Hamza hocam, kendinle barışık olmanı geçtim, bu sorunla dalga geçebilmeni de geçtim ama böyle bir yazı ile yayında olman apayrı. Bu kötü anlamda değil tabi ki, çok güzel bir şey. Rss takipçin olarak ve anasayfada olan değişiklikleri uzun süre farkedemeyen biri olarak 🙂 tebrik ediyorum bu yazı için 🙂 gülerek okuduğum bir yazı oldu. Muhteşem 🙂

    Yanıtla
  4. Hocam amma ince düşüncelisiniz. Kendinizi de bu kadar ince düşünüyorsunuzdur umarım. Böyle aman kırmayım aman incitmeyim düşüncesinde olan insanlar bazen kendilerini ihmal ediyorlar. Saygılar.

    Yanıtla
  5. Çok hoş bir yazı. Sıkıntınızla barışık olmanız çok güzel. Bazı avantajlarına özendik bile. Horlayan birisi ile aynı odada yatan anlar bunu. Ancak bir konuda uyarayım. Sizi dürtmeyenlere kızmayın. Dokunulmaktan fena halde irrite olan insanlar da var. O yüzden ben insanlara dokunmaya çekiniyorum. Hafif omzuna bile dokunsanız aşırı tepki verenler var. Dolayısıyla dokunmaktan da çekiniyor insanlar. Hele ki iki ayrı cins arasında. Selamlar.

    Yanıtla
  6. Merhaba ben o kızım. Bir daha ki sefere dikkat et ben patronun gibi havalarda zıplamam basar giderim 🙂

    Yanıtla
  7. Hamza bir önceki mesajıda ip den görebiliyorsundur sanırım ben attım. Bu espriyi yapmasaydım ölürdüm 😀

    Yanıtla
  8. Öncelikle bunu bir hata olarak, yahut sizi duymayanlara karşı bir saygısızlık olarak kabul etmeyin hocam. Yazınız, saygısızlık ettiğinizi düşündüğünüz kişiye özürden daha öte bir yazı olmuş. Tanımadığınız, ilk defa karşılaştığınız hatta ve hatta 1 saniyeliğine gördüğünüz biri için kimse yazı yazmaz sanırım:)Fakat güzel bir inceliktir bu benim gözümde ki bu da sizin ayrıcalığınız. Yine de duymama sorununuzu başkalarına bir saygısızlık olarak algılamamanızı tavsiye ederim. Ayrıca “metrobüs durağındaki kız”ı hemen ünlü yaptınız, baksanıza fake’leri bile türemiş hemen:)

    Yanıtla

Mehmet Can için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et