Kaldığımız yerden devam ediyorum. En son, Siber Güvenlik Sözleşmelerinden bahsetmiştim…
Ehh biz bunları beceremezsek, birçok ülkenin altına imza atarak oluşturdukları “Ulusal Siber Güvenlik” sözleşmelerini kanun haline getirmezsek, daha doğrusu o ülkeler ve platformlarla birlikte hareket etmezsek…
Kimse bize bilgi vermez!
Bu söylediklerim elbette ki kısa vadede hayata geçirilecek şeyler değil! Fakat 4-5 yıldır ülke gündeminde olan değişiklikler!
Bilgi güvenliği farkındalığı ile yazıma kaldığımız yerden devam edelim…
Onların saldırıları sayesinde bilgi güvenliği, kişisel bilgilerin ve özel bilgilerin korunması konusunda “bilgi güvenliği farkındalığı” oluşmadı mı? Saldırılar sürdükçe, onlar bir yerleri ele geçirip, kişisel bilgilerimizi (buna ayarım işte lan, devlete saldırdın tamam da, benim TC kimlik numaramı niye paylaştınız? Hani halktan yanaydınız? Halkın bilgilerini niye public ediyorsun? Bu da ayar olduğum bir noktadır…) paylaştıkça…
Herkes şu soruyu sormaya başladı.
Acaba güvende miyiz? Acaba beni de hacklerler mi? Acaba bilgisayarımın kamerasını açıp, görüntümü kayıt edebilirler mi..? Nasıl korunabilirim?
Sonrasında kurumlara bu soruları yöneltik!
Yazımın üçüncü bölümü ile devam ediyoruz. İşin “müstehcenlik” tarafını tartışmaya açmıyorum. Yoksa bu uzun yazının sonu hiç gelmez demiştim. Devam edelim…
Bu bildirimlerin bir kısmı Twitter, Youtube ve Google’dan kaldırıldı. Ancak bu İnternet siteleri kaldırılan içeriklerin hakkında da yeterli bilgiyi vermiyorlar.
Diğer ülkelere de bilgi verildiği, NSA gibi kurumların bilgi aldığı gibi birçok söylenti ortalıkta dolaşıyor. Bu platformlar ise her zamanki gibi bu söylentileri yalanlıyorlar. Kesin olarak bir ülkeye ya da bir kuruma kişisel bilgi verip vermedikleri şaibeli ve tartışılan konular arasında…
Yalnız bazı konularda…
Yazımın birinci bölümünde konuya iyi bir giriş yaptığımızı düşünüyorum. İkinci bölümü ile kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Siber suçlar işleniyor, peki suçluları nasıl yakalayacağız?
İşte bu noktada ülkemizin ve dünyada bizim gibi ülkelerin bilgi paylaşımına ihtiyacı var. Adamın biri size sokağın ortasında küfür etse ne yapardınız? Gücünüz yetiyorsa döversiniz… Yetmiyorsa? Polise başvurur, mağdur olduğunuzu anlatır, sonrasında da mahkemeye tanıklarınız ile birlikte giderdiniz. Pe ki mahkeme ne yapıyor? Olayı araştırıyor, tanıkları dinliyor. Kanun maddelerine bakıyor. Ardından da suçun işlendiğine kanaat getirerek (deliller vs…) adamı suçlu ya da suçsuz buluyor.
Bu yazıda Twitter ve Youtube’un kapatılmasını değil, neden bilgi paylaşmadıklarını farklı bir pencereden bakarak anlatmaya çalışacağım. Yazıda okuyacaklarınız kişisel görüşlerimdir. Konu hakkında yorum bölümünü kullanarak doğru ya da yanlış düşündüğüm noktaları rahatlıkla belirtebilirsiniz.
Twitter ve sonrasında Youtube’un kapatılması ile İnternet dünyamıza birer darbe daha vuruldu.
Twitter’a erişim yasaklandığında ortalığı yıktık…
Bağırıyoruz, çağırıyoruz fakat ne yapılması gerektiği hakkında en ufak bir bilgimiz dahi yok! Tek söylediğimiz şey, “yasaklanmasın”! Doğru, haklısınız yasaklama ile bu sorunu aşamayacağımız ortada… (Fakat devlet büyükleri böyle düşünmüyor…)
Twitter, birkaç gün önce ülkemizdeki erişim yasağına dair açıklama yaptı. Biz kullanıcılar Twitter sorununu aşmak için DNS ve VPN gibi çözümlere koşarken, Twitter çok gecikmeden bir avukat göndererek sorunu çözmek için ilk adımı attı.
Uzun bir süredir Nokia Lumia kullanıyorum. Lumia 925 ve Lumia 920 ile Twitter’ı Windows Phone Store’daki Offical Twitter uygulaması ile kullanmaktaydım. Aynı zamanda da Windows … DEVAMI
Windows Phone 8 işletim sistemini uzun bir süredir kullanıyorum. Özellikle de Nokia Lumia 920 ile başladığım Windows Phone 8 işletim sistemi, bana Android’i bıraktıracak kadar umut verdi.
Halen daha birçok hata ve eksiklikle karşılaşıyorum. Birçok yerde geri bildirimlerimi not edip, Microsoft’a ve Nokia’ya iletiyorum.
Son olarak Windows Phone 8 GDR2 güncellemesini ve Amber güncellemesini telefonuma kurdum. Şimdi ise ikinci telefonumu da bir kenara atarak Nokia Lumia 925 ile, Windows Phone 8’e devam ediyorum.
Eksiklikler bir yana, hatalar da karşımıza çıkabiliyor. Bu hata ve eksiklikleri mutlaka Microsoft ve Nokia el ele verip çözecektir diye düşünüyorum. Sonuçta bir işletim sistemi uzmanı koskoca Microsoft ile donanım ve cep telefonu uzmanı Nokia şirketlerinin el ele vererek geliştirdiği Lumia serileri…
Gmail ana e-postam ve kişi listem ile telefon rehberimi Gmail üzerinde tutuyorum. Dosyalarım da Google Drive üzerinde. Bu sayede telefondan telefona geçerken hiçbir sıkıntım olmuyordu. Bas formatı devam yola! Yedek almaya ne gerek var?
Nokia’nın Lumia serilerine terfi ederken en büyük korkum Google üzerindeki e-postalarım, kişilerim, takvimim, fotoğraflarım ve dosyalarım olmuştu!
Sabit okuyucularımın dikkatini çekmiş olmalı, bir süredir yazı başlıklarımda hashtag ve @mention kullanıyorum. Özellikle de önem arz eden ve daha fazla etkileşime sahip olacağımı düşündüğüm yazıların başlıklarında bunu deniyorum.
Bir ara aklıma geldi. Neden olmasın diye?
Şimdiye kadar başka blogların öyle fazla fazla Hashtagli başlık attığını pek göremezsiniz. Bazı yabancı bloglarda #Hashtag kullanımı var. Fakat az olarak kullanıyorlar. En çok düşündüğüm şey ise, yazı başlıklarındaki @Mention ve #hashtag‘lerin SEO’ya olumsuz yönde etki etmesi gibi bir durum oluşabilir mi?
Seo’cu arkadaşlar bu yazıyı okuyorlarsa yorum yapmalarını rica ediyorum.
Neden böyle bir ihtiyaç duydum?
Yazılarım Twitter ve Facebook üzerinde paylaşılıyor. Paylaşıldıkları zaman ise aşağıdaki gibi Twitter üzerinde görüntüleniyor.
Dikkatinizi çekmek isterim. Marka bağımlısı değil, marka bağlılığımdan bahsediyorum. Çoğu kişide olmayan belki de çoğu insana ters gelecek olan, marka sadakatim, aşırı derecede yüksektir.
Marka sadakati genelde bir kere alınıp, uzun yıllarca kullandığınız eşyalar sonucu ortaya çıkar. Mesela buzdolabını bir kere aldığınız zaman 5 sene kullanırsınız… Bu tür ürünlerin yıllar boyu kalitesini, servisini ve hizmetlerini deneyimlersiniz. Memnun kalırsanız elbette ki bir marka sadakati oluşur.
İkinci bir ürün alırken, buzdolabı markanızın ürünlerini tercih etmeniz çok normaldir!
Bendeki ise biraz daha üst düzeyde, mesela Camel bağımlısıyım arkadaş! 10 yıldan fazla süredir sigara içiyorum. Eğer sigaram yoksa, bitmişse, bakkalda Camel bulamadıysam, yakınlarda yoksa, ölsem başka marka sigara içmem! O gün akşama kadar ya da ertesi güne kadar da sigara içmeden durabilirim. Çevremdeki arkadaşların hepsi bunu takdir etmiştir. Bir sigara tiryakisi zorda kaldığında Samsun 216, Lark bile içerken ben ağzıma dahi sürmem…
Hatırlarsanız bir süre önce sizlere Gezinti.com saçmalığında bahsetmiştim. Birçok kişi TTNet’in Phorm servisi, yani “derin paket analizi” denilen sisteme karşı tepkilerini bir süre önce dile … DEVAMI